1990 yılı büyüleyici bir yıldı benim için. Heavy Metal müzikle ilk tanıştığım zamanki heyecanımı aynı şekilde korumuş olmayı isterdim. Şüphesiz çılgın bir koleksiyoncu olarak disiplinli bir şekilde sevdiğim grupları takip edip, ürünlerini koleksiyonuma dahil etmeye devam ediyorum ama o ilk heyecan çok farklıydı tabi. Slayer ile tanışmam South of Heaven albümü ile olmuştu. O zaman South of Heaven sadece iki yaşındaydı. Şimdi ben bu yazıyı yazarken tam yirmi dokuz yaşında. İnanılmaz ama gerçek. Her neyse efendim, o albümü çok sevince gidip Reign in Blood albümünü de satın aldım. O zaman CD'nin hayalini bile kuramıyorduk tabi. Plak sürümü ise sadece kasete kopya yapan bazı mağazalarda bulunabiliyordu. Türkiye baskı kasetini jelatini açılmamış şekilde sıfır kilometre olarak müzik mağazasından satın almıştım. Fotoğraftaki kaset maalesef o değil tabi. Bu kaset, benim gibi koleksiyoncu olan arkadaşım Mert'in hediyesidir. Tekrar koleksiyonuma dahil olduğu için ne kadar mutlu olduğumu bilemezsiniz. İlk kopyaya ne oldu diye sorarsanız kısaca hikayesini anlatabilirim. Yurt dışına göç etme sevdasıyla elimde ne var ne yok çıkartmak gibi bir deliliğe girdiğim döneme rast geldi ve yok pahasına sattım. Mert sağ olsun, başka bir kopya tekrar koleksiyonumda mevcut artık.
1990 yılında aldığım kaseti walkmanime taktığımda neye uğradığımı şaşırmıştım. South of Heaven'dan farklıydı ve şimdi ne kadar tuhaf gelse bile, o zaman için bana çok karışık ve gürültülü gelmişti. Şüphesiz o zaman tam hazır değildim bu türden bir müziğe. Oysa aradan geçen bunca zamandan sonra hiç dinlemesem bile kafamda eksiksiz olarak çalan bir albüm bu. Resmen zihnime kazındı ve tüm notalarını ezbere biliyorum. Böylesine kısa bir albümün o etkiyi yaratması gerçekten bariz gol denilecek türden bir başarı. Kerry King'in dediği gibi, Hell Awaits'i takip eden albüm yine aynı çizgide olsaydı bu Slayer'ın sonu olabilirdi. Oysa Slayer Reign in Blood ile bugün bile aşılması mümkün olmayan bir noktaya koydu çıtayı. Öyle ki bir Thrash Metal albümü kaydettiğin zaman bir şekilde Reign Blood ile benzerlik taşımasından kaçamıyorsunuz.
Türkiye ilk baskı kaset, iki yüzünde de albümün tamamını içeriyor ve bu durum kasetin kapağında da belirtilmiş. Hayatımda dinlediğim en yırtıcı sololarla dolu ve döneminde eşi benzeri olmayan bir albümdür bu. Ölümünden önce yapılan röportajlarda, albüm kaydedildiğinde daha doğmamış olan genç gazetecilerin Jeff Hanneman'a 'Angel of Death şarkısını sen mi yazdın?' diye şaşkınlıkla sormaları, çok komiğime gitmiştir. Kurt kocayınca köpeğin maskarası olurmuş sözü ne kadar da doğruymuş. Slayer Thrash Metal'in tarihini yazdı ve binlerce gruba ilham kaynağı oldu. Reign in Blood ise grubun tarihindeki zirve noktası olmayı her daim sürdürdü.
Efsanelerin zirvesi albüm.
YanıtlaSil