Dungeon Synth, müzikle iç içe olduğum uzun yıllar boyunca her zaman gönlümde yeri olan ama benim için ismi olmaya bir türdü. 2017 yılına geldiğimizde, böyle müziklerin bir kategori altında toplandığını ve Dungeon Synth ismi verildiğini öğrendim. Biraz daha araştırınca, seksenli yıllarda neredeyse bütün çocukların sahip olduğu Casio klavyelerin tekrar değerlendiğini gördüm. Şüphesiz günümüz dijital teknolojisi her türlü ses örneğine ulaşmayı mümkün kılıyor ve bilgisayar ile bu tür müzikler yapılabiliyor ama müzisyenler yine de eski tarz klavyelerden vazgeçmiyorlar. Bu da ortaya çıkan müziği daha gerçek, doğal ve kökleri sağlam bir zemine oturtuyor. Müziğin bir çok alanında ve sürümünde seksenli ve hatta daha eski yıllara dönüş söz konusu. Kasetler tekrar basılmaya başlandı. Seksenli yıllarda müzik yapan Thrash Metal gruplarının yeni nesil örnekleri gün yüzüne çıktı. Öyle ki plak kapaklarına ve grup fotoğraflarına baktığınızda, bu albümlerin seksenlerde kaydedilmiş olduğuna inanabilirsiniz. İşte böyle bir ortamda, Black Metal unsurlarını da fazlasıyla içinde barındıran Dungeon Synth yükselişe geçti. Albüm kapakları, logolar ve üzerinde durulan kavramlar, Black Metal ile fazlasıyla paralellik gösterdiğinden, neredeyse aynı kategoride bile değerlendirilmeleri öz konusu olabiliyor. Bunun bir sebebi de Black Metal albümlerinde de klavye içeren pasajların bulunması.
Şimdi gelelim bu yazıya konu olan albüme. Algiz Dawn, bir çok Dungeon Synth projesi gibi tek kişiden oluşuyor. Purple Clouds in the Kingdom Sky, müzisyenin ikinci albümü. Dikkatimi ilk albüm Askeladden ile çeken Algiz Dawn, o kayıtlarla beni öylesine etkilemişti ki, ikinci albümün yayınlanmasını heyecanla bekledim. Müzisyen yeni kayıtlarda da beni hayal kırıklığına uğratmadı ve ilk albümdeki büyüleyici melodileri, daha da etkin ve büyüleyici hale büründürerek piyasaya sürdü. Albüm hem CD hem de Kaset sürüm olarak yayınlandı. CD sürümüne sahip olmak benim için çok önemliydi ancak Kasetin üzerindeki büyü ne yazık ki CD'de bulunmadığından, hiç dinlemesem bile kasetini kütüphanemin raflarına koyup, varlığıyla mutlu olmaktan kendimi alıkoyamadım. Malum koleksiyonculuk ruhu böyle bir şey. Geçmişe olan bağlar da güçlü olunca Kaset her daim heyecan yaratıyor. Kaset sürümün albüm kapağındaki renklere uygun olarak mor kasete basılmış olması, işin estetik yanına direk olarak on puanı yazıyor. Sadece otuz üç adet olmak üzere el emeği göz nuru üretilmiş olması ise, koleksiyonlar açısından değerini yüze katlıyor.
Bu tür müzikler, insanı rüya alemine götürüyor. Özellikle bireysel orman veya sahil gezilerinde, hayal dünyasının kapılarını öylesine açıyor ki, nerede olduğunuzu unutuyorsunuz. Dungeon Synth kategorisini keşfedişimin üzerinden üç yıl geçti ve benim nazarımda Algiz Dawn tartışmasız en iyi örneklerden birisi. Projenin ardındaki müzisyenle İngilizce dilde yaptığım röportajı okumak isterseniz Stormwind Fanzine sayfasından ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder